Görüntülenme Sayısı: 3914
Araştırma-inceleme…
TAŞERON İŞÇİLERLE İLGİLİ SON DURUM.
KADROLU İŞÇİ Mİ, KAMU GÖREVLİSİ Mİ AYRI BİR DÜZENLEME Mİ?
SENDİKA VE TOPLU SÖZLEŞME HAKLARI VAR MI?
İŞÇİ SENDİKALARININ İŞTAHI NİYE KABARIYOR?
TAŞERON İŞÇİLERİ MEMURLARA ÖRNEK OLABİLİR Mİ?
1 Kasım 2015 genel seçimleri öncesinde iktidar ve muhalefet partilerinin en önemli vaatlerinden biri kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi idi.
Aradan 13 ay geçti, sorunun çözülmesi bir yana giderek daha karmaşık hale geldi.
Taşeron işçilerin sayısı 720 bin civarında. Bunun 340 bini yerel yönetimlerde, geriye kalan 380 bini de merkezi yönetim birimlerinde çalışıyor.
Verilen ilk söz, kamu kurum ve kuruluşlarında “asıl işi yapanların kadroya geçirilmesi” şeklinde idi. Yani temizlik işçileri, güvenlik görevlileri ve benzeri işler gibi, kurumun asıl işlerinden sayılmayan pozisyonlarda çalıştırılanlar kadroya geçirilmeyecekti (Temizlik işleri; belediyelerde asıl iş sayılıyor ancak diğer kurumlarda asıl işten sayılmıyor). Bu durumda kadroya geçirileceklerin sayısı 120 ile 150 bin arasında kalıyordu.
Seçim heyecanı ve 7 Haziran seçim sonuçları vaadleri canlandırdı ve iktidarı muhalefeti ile tüm partiler taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi sözünü verdiler.
KADROYA GEÇME NEREDE TIKANDI?
1 Kasım seçimlerinin ardından defalarca açıklama yapıldı. Çözüm arandı. Ama sorunlar ortaya çıktıkça çözüm arayışları tıkandı.
İlk sorun, taşeron işçilerin işçi kadrosuna geçirilip geçirilemeyeceği ile ilgiliydi. İşçi kadrosuna geçirilmeleri halinde, önce sendikalara üye olacaklar ardından toplu sözleşme dönemi başlayacaktı.
Toplu sözleşme demek, ücretlerde iyileştirme, mali ve sosyal haklar ve ikramiye demekti.
Bu da kamu işvereni açısından oldukça yüksek maliyet demekti.
Yüzbinlerce taşeron işçisini rakip sendikalara kaptırmamak için kimi işçi sendikaları özel çalışmalar yürüttüler, illerde bürolar oluşturdular, oluk oluk para akıttılar, işveren vekillerini baskı aracı olarak kullanarak yüzbinlerce üye yaptılar. Ama o sendikalar, bu yeni üyelerinden tek kuruş aidat kestirmediler.
MALİYE BAKANLIĞI KADROYA KARŞI ÇIKIYOR
Maliye yetkililerinin derdi başkaydı:
Eğer taşeron işçileri kadroya geçirilirlerse, toplu sözleşmelerle ipin ucu kaçacaktı. Belediyelerde de merkezi yönetimde de büyük sıkıntı yaşayacaktı.
Maliye yetkililerinin aklına bir cinlik geldi: Taşeron işçileri kadroya alalım ama işçi olarak değil. Sonra memurlarla ilişkilendirelim, aylıklarındaki artışları da memur sendikalarının toplu sözleşmelerindeki oran kadar yapalım. Nasıl olsa memurlara yüzdelik artış veriyoruz, aynısını taşeron işçilerine de veririz. Hem bütçeye getireceği külfet fazla olmaz hem de sözümüz yerine gelmiş olur.
Bunun için de iki yol düşünüldü:
Birincisi kadro verirken memurlarla ilişkilendirelim.
İkinci olarak, birinci şık olmazsa, 657 sayılı DMK’nun 4. Maddesine, bir (e) ekleyerek yeni bir istihdam türü tanımlayalım ve onu da kamu görevlileri ile ilişkilendirelim. Aylıklardaki artışları da memur toplu sözleşmeleri üzerinden yapalım.
Araya 15 Temmuz girdi, ortam soğudu.
İktidarın da, taşeron işçilerinin de heyecanı azaldı.
Bu kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri, sorulan sorular üzerine uzun vadeli başka bir formül peşine düştüler: 657 sayılı DMK değişmeden bu iş olmaz. Yani Kamu Personel Reformu yapılmadan bu iş olmaz.
Kamu Personel Reformu da birkaç ay içinde yapılmaz.
Hepsi bu kadarla kalsa iyi.
İŞÇİ SENDİKALARININ BÜYÜK VE ÖRTÜLÜ REKABETİ
İşin içinde bir de işçi sendikaları konfederasyonları arasındaki rekabet boyutu var.
Bilindiği gibi, Türkiye’yi başta Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)olmak üzere uluslararası kuruluşlar nezdinde, en fazla temsil kabiliyeti olması dolayısıyla TÜRK-İŞ temsil ediyor.
AK Parti döneminde HAK-İŞ, örgütlenme çalışmalarına hız verdi. Bağlı sendikaları yaklaşık 200 bin taşeron işçisini AİDAT ÖDEMEYEN ÜYE haline getirdi.
Eğer, taşeron işçileri, işçi sendikaları ile irtibatlandıracak düzenleme yapılırsa, belki de işçi dünyasının patronu el değiştirecek.
İşin en önemli boyutu bu.
TOPLU SÖZLEŞMELER TAŞERON İŞÇİLERE NASIL UYGULANIYOR
İşin bir başka ilginç boyutu daha var:
Taşeron işçileri üye yapan sendikalar, bir çok iş yerinde yasal çoğunluğu sağlayarak yetki için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurdular. Bakanlık uzun süre sessiz kaldı, yetki belgesi vermedi. Tartışmaların bitmesini ve taşeron işçileri sorununun çözümünü bekledi.
Çözüm başka bahara kalınca, sendikaların yetkisini tanımak zorunda kaldı.
Bu kez başka bir sorun ortaya çıktı:
Sendikaların aldığı yetkinin muhatabı kim?
Kamu “Benim muhatabım taşerondur” dese, bir dert, demese bir dert.
Taşeron ise kamudan işi alırken maliyeti belli bir sözleşme imzaladı, işçilerle toplu sözleşme yaparsa aradaki farkı cebinden ödemek zorunda kalacak.
İktidar buna uygun bir kılıf buldu:
6552 sayılı yasa ile getirilen düzenlemede; hizmet alımı ihaleleri kapsamında çalışan taşeron işçilerin toplu sözleşmesinden kaynaklanan ek ücretlerinin, çalıştıkları kurumun bütçesinden “FİYAT FARKI” olarak ödenmesinin önü açıldı.
Akla şöyle bir soru gelebilir: Sendika taşeronla iyi bir toplu sözleşme imzalarsa, fiyat farkı kapsamına girer mi? Öyle ya, taraflar ÖZGÜR iradeleri ile anlaşmaya varabilir, mali ve sosyal hak ve taleplerin karşılandığı örnek bir toplu sözleşme imzalayabilirler (Mİ)?
Eskilerin tabiri ile “Kazın ayağı öyle değil!”
Yetki belgesini almış oylan sendika taşeronla masaya oturamıyor. Toplu sözleşme yapılabilmesi için taşeronun bir kamu işverenleri sendikasına (TÜHİS veya Kamu-İş) yetki vermiş olması lazım.
Toplu sözleşme işçi sendikası ile işveren sendikası arasında gerçekleşiyor. Anlaşırlarsa, bu toplu sözleşmeden doğan ek maliyet fiyat farkı olarak taşerona ödeniyor.
Anlaşamazlarsa ne olacak? Ki genellikle anlaşamazlar.
O zaman iş Yüksek Hakem Kuruluna gider. Yüksek Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Belirtelim ki; bütün bu seremonilere rağmen, aslında işveren sendikalarının da Yüksek Hakem Kurulunun da ellerinde bir metin vardır. Ne ve ne kadar verileceği orada bellidir. Gerisi evrak tamamlamak ve usulü yerine getirmekten ibarettir.
Soru şu: Toplu sözleşmelerle taşeron işçilerine mali ve sosyal hak sağlanıyor mu, sağlanmıyor mu? Sendikalı olmanın bir faydası var mı yok mu?
Sendikalı olmak örgütlü olmak demektir. Kimsesiz kalmamak demektir. Eğer sendika adam gibi sendika ise, sarı sendika veya sözde sendika veya sahte sendika değilse, işyerinde dara düştüğünüz an, sıkıntı yaşamaya başladığınız veya sorunla karşılaştığınız an başvurabileceğiniz bir yer, bir kuruluş var demektir.
İkincisi kısmı ve sembolik olarak bazı mali ve sosyal haklar sağlanmaktadır. Yeterli olmasa bile başlangıç olarak, mali ve sosyal hak kalemleri arasına girmeleri önemlidir.
Örneğin, 5 yılı doldurmamış işçilerin yıllık izinleri 14 gündür. Toplu sözleşme ile buna 2 gün ekleniyor, izin 16 güne çıkıyor. Tüm sendikalı işçilere iki gün ilave izin.
Örneğin, yılda iki kez 5’şer (beşer) günlük ikramiye. Memurların yasalarında toplu sözleşme konuları arasında olmasına rağmen halen bir günlük bir ikramiye bile alamadıkları, dahası sendikaların böyle bir talepte bile bulunamadıkları dikkate alınacak olursa önemli bir gelişmedir.
Örneğin ayda 20 lira çocuk yardımı.
Örneğin dini bayramlarda 75 lira yardım.
Örneğin kış aylarında 30 lira yakacak yardımı.
Veya örneğin 50 lira öğrenim yardımı.
Velhasıl, taş attın da kolun mu yoruldu hesabı.
Şimdi taşeron işçileri sendikaların toplu sözleşme yapmasını bekliyor.
Sendikaların beklentisi başka. Onlar da toplu sözleşme imzalanır imzalanmaz aidat kesintilerinin başlamasını bekliyor. Çözemedikleri bir sorun var: Aidat miktarını tüzüklerinde olduğu gibi ayda bir yevmiye miktarı kadar mı almalı, yoksa 10 lira, 15 lira, 20 lira gibi sabit bir miktar mı belirlemeli?
Memur sendikaları bu kavgaya karışmak istemedi öteden beri. Taşeronlarla gelecek binlerce sorunla uğraşmak mümkün mü? Daha terzi söküğünü dikemiyor.
Taşeron işçilerin sorunları çok kabarık. Beklentileri de çok yüksek.
Her şeye rağmen taşeron işçiler yeni başlamalarına rağmen, toplu sözleşmeler ile aldıkları mali ve sosyal haklar sembolik de olsa başlangıç olarak iyi.
Hele, 2002’den beri örgütlü olan ve 15 yıldır toplu pazarlık yürüten memurların ve memur sendikacılığının geldiği nokta düşünülecek olursa, çıktıkları uzun ve yorucu mücadelede taşeron işçilere başarılar dilemek gerekir.
BASK AR-GE BİRİMİ.