Bağımsız Büro Sendikası

Sadece Üyesine Bağlı Bağımsız Sendika

BAĞIMSIZ BÜRO SEN ATATÜRK
ATATÜRK & BAĞIMSIZ BÜRO SEN
Konfederasyondan Haber

ZAFER HAFTASI VE 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

BASK zafer-haftasi-ve-agustos-zafer-bayramimiz-kutlu-olsun-

  Görüntülenme Sayısı: 1682

ZAFER HAFTASI VE 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

97 YIL ÖNCEKİ ZAFERLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ KURULDU.

YUNANİSTAN’DA İSE KRAL DEĞİŞTİ, 3’Ü ESKİ BAŞBAKAN, 2'Sİ BAKAN, BİRİ DE (ANADOLU İŞGAL KUVVETLERİ KOMUTANI) HACIANESTİ OLMAK ÜZERE, 6 KİŞİ KURŞUNA DİZİLDİ.

İNGİLTERE’DE HÜKUMET DÜŞTÜ.

İNGİLİZ DOMİNYONU KANADA SİYASİ BAĞIMSIZLIĞINA İLK ADIMINI ATTI.

 

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sevr paçavrası bahane edilerek işgal edilmeye başlayan Anadolu topraklarında Mustafa Kemal Paşa önderliğinde filizlenen ve 30 Ağustos 1922 günü zaferle noktalanmış İstiklal Mücadelesinin 97.  yıldönümündeyiz.

İşgal güçlerine ve özellikle Düvel-i Muazzama’nın Batı Anadolu üzerinden Ankara’ya doğru saldığı Yunan Kuvvetlerine karşı 26 Ağustos 1922 günü başlatılan Büyük Taarruz’un 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde zaferle sonuçlanması, kurulacak bağımsız bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk habercisi olmuştur.

30 Ağustos, sadece işgal altındaki vatan topraklarının düşmandan kurtarılması değil, mazlum milletlerinin istiklal mücadeleleri için de emsali bulunmaz bir örnektir.

Yok edilmek ve tarihten silinmek istenen bir milletin her türlü yokluğa rağmen, dönemin süper güçlerine, onların piyonlarına ve işbirlikçilerine karşı başardığı istiklal mücadelesi, sadece Türk tarihinin değil insanlık tarihinin de altın sayfalarına yazılmış emsalsiz bir destandır.

Ezilen ve sömürülen, bağımsızlık mücadelesi veren milletler için gıpta ile bakılan ve örnek alınan bir mücadele örneği olmuştur.

Çünkü bir tarihçimizin dediği gibi, 1. Dünya Savaşından sonra Türklerin dışında hiçbir mağlup millet direniş göstermemiştir.

30 AĞUSTOS ZAFERİ’NİN İLK ETKİSİ YUNANİSTAN’AYDI.
Okullarımızda çocuklarımıza tarih derslerinde pek öğretilmez ama; 30 Ağustos zaferinin ilk dış etkisi Yunanistan’da görüldü.

Ordularımızın önünden kaçarak 9 Eylül’de denize dökülen Yunan Güçlerinden sağ kalıp Yunanistan’a dönenler, kendilerini Anadolu işgali macerasına salanlara karşı eyleme geçerek yönetime ele koymuş, Yunan Kralı 1. Konstantin, tahtı oğlu II. Georgios’a bırakmak zorunda kalmıştı.

Kurulan bir mahkeme ise, “Küçük Asya Felaketi” olarak adlandırdıkları Anadolu işgali ve mağlubiyetinin sorumluları olarak 3’ü eski başbakan, 2’si bakan ve 1’i de Başkomutan Hacıanesti olmak üzere 6 kişinin kurşuna dizilmesine karar vermişti.

30 Ağustos Zaferi, Ege’nin bir yanında yeni bir Devletin kurulması, diğer yanında işgal macerasının sorumlularının cezalandırılması sonucunu doğurdu.

BÜYÜK ZAFERİN İKİNCİ ETKİSİ: İNGİLTERE’DE HÜKUMET DÜŞTÜ

İzmir’in kurtuluşundan sonra Fahrettin Altay komutasındaki Türk süvari kolordusu Çanakkale üzerinden İstanbul’ yöneldi. Çanakkale’de konuşlu İngiliz kuvvetlerine ültimatom verilerek geçit hakkı istendi. Böylece 1. Dünya Savaşının galiplerinin dahil olduğu Çanakkale Krizi çıktı. Bölgedeki Fransız kuvvetleri Fransa Başbakanının emriyle geri çekildi. İngiltere Başbakanı Lloyd George İngiliz kuvvetlerine direnme emri verdi ve Türkiye’ye savaş ilan edileceğini açıkladı.

Kanada başbakanı, savaş kararını İngiltere’nin değil Kanada’nın vereceğini belirterek kararı desteklemeyeceklerini duyurdu ve İngiltere’ye karşı siyasi bağımsızlık fitilini ateşledi. Bu durum, İngiltere’nin  dominyonlarından asker toplayamayacağı demekti. Liberal parti yönetimindeki İngiltere hükumetinde de görüş ayrılıkları baş gösterip kamuoyunda da tepkiler yükselince 12 Ekim 1922’de hükumet düştü. Böylece Büyük Zafer İngiltere’de etkisini göstermiş oldu.

Bir daha iktidar olamayan Liberal Parti lideri ve dönemin başbakanı David Lloyd George; Atatürk ile ilgi şu meşhur sözün de sahibidir: “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Ne yazık ki bu yüzyılın dâhisi  Türkler'e nasip oldu ve o da bizim karşımıza dikildi.”

AĞUSTOS, ZAFERLER AYIDIR.

Türk tarihinde; Türkleri Anadolu kapılarını açan Malazgirt (26 Ağustos 1071), Osmanlı’nın Doğu’ya ilerleyişinin sembolü Otlukbeli (11 Ağustos 1473), Şah İsmail ile yapılan Çaldıran (23 Ağustos 1514),  Suriye, Mısır ve Afrika yolunu açan  Mercidabık (23 Ağustos 1516) ve tarihin en büyük ve en kısa meydan muharebelerinden sayılan  Mohaç (29 Ağustos 1526) zaferleri nedeniyle zaferler ayı olarak bilinen Ağustos ayı, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz sonunda 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesinde kazanılan son zaferle bir kez daha taçlandı.

VATAN SİZE MİNNETTARDIR

Bu düşüncelerle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, halen başta Cerablus, El Bab, Afrin, Idlib, Kuzey Irak ve sınırlarımız  dışında görev yapan kahraman askerlerimizin ve tüm vatandaşlarımızın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu zaferleri bize armağan eden kahramanlarımızı rahmet ve şükranla anıyoruz.

BASK GENEL MERKEZİ

 

30 Ağustos Zafer Bayramı Kanununun çıkarılmasından sonra 30 Ağustos 1924  Cumartesi günü Dumlupınar’da Çal köyü yakınlarında  yapılan ilk kutlama töreninde  Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasından bir bölüm:

“Efendiler, bugünden sonra İzmir’de “Akdeniz”i, Mudanya’da “Marmara”yı görmek için 8-9 günlük bir zaman yeterli gelmiştir. Fakat hatırlatmalıyım ki bugüne, bu üze­rinde bulunduğumuz tepeye, bu yanık Çal Köyü’ne gelebilmek için yalnız Sakarya’dan başlayarak harcadığımız zaman tam bir yıldır. Fakat bu belirlediğimiz zaferi hazır­layabilmek için bir yılı çok bulmazsınız sanırım. Çünkü efendiler, savaş ve özellikle meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir ; Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin tüm varlıklarıyla, ilim ve fen sahasındaki dereceleriyle, ahlâklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddî ve manevî güç ve iyi huylarıyla ve her türlü araçlarla çarpıştığı bir sınav sahasıdır. Bu sahada, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve kıymetleri ölçülür. Sonuç yalnız beden gücünün değil, bü­tün kuvvetlerin, özellikle ahlâkî ve kültürel kuvvetin yükselmesini gerçekleşme dere­cesine vardırır. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddî ve manevî varlığı ile yenilmiş sayılır. Böyle bir sonun ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edersiniz. Yok olup gitmek, yalnız savaş sahasında bulunan or­duya ait kalmaz. Asıl ordunun ait olduğu millet, korkunç sonlara uğrar. Tarih, başla­rındaki hükümdarların, hırslı politikacıların birtakım hayalî isteklerle, aracı yerine düşen işgalci orduların, işgalci milletlerin uğradığı bu şekil korkunç sonlarla doludur.

Efendiler, Türk vatanını almak düşüncesini, Türk’ü esir etmek hayalini genel, ortak bir düşünce haline koymağa çalışanların da hak ettikleri sondan kurtulama­mış olduklarını gözlerimizle gördük. Efendiler, kendilerine bir milletin geleceği ema­net edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir. Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadık­ça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur. Halbuki yüzyılların çocuğu olan bu millî ruh, kalıcı ve sürekli bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz.

Hükmedilmek istenmeyen bir milleti, esaret altında tutmayı başaracak kadar kuvvetli zorbalar artık bu dünya yüzünde kalmamıştır. Türk milleti son çarpışma-larıyla, özellikle burada kazandığı zaferle, kazandığı kararlılık ve irade ile herkesçe bilinen bu gerçekleri bir defa daha tarihin sinesine çelik kalemle kazımış bulunuyor.

Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasını oluşturur. Millî ta­rihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada ka­zandığı zafer kadar kesin sonuçlu yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir yön vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.

Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış oldu. Sonsuz hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır. Burada gerçeklerini söylediğimiz “Şehit Asker” âbidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, özverili ve kahraman Türk milletini temsil ede­cektir. Bu âbide Türk vatanına göz dikeceklere Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, gücü ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.